Pelvik Konjesyon Sendromu yetişkin kadınlarda pelvik yani kalça bölgesinde görülen kronik ağrıların en sık sebeplerinden birisidir. Genellikle 3 ile 6 ay aralıklı olarak görülen ve sürekli devam eden ağrı ile kendini gösterir. Üreme yeteneği kazanmış kadınlarda adet dönemi boyunca görülebilir. Gebelikle herhangi bir ilişkisi bulunmamaktadır. [1]Pelvic congestion syndrome and pelvic varicosities – PubMed (nih.gov)
Yazımın geri kalan bölümünde Pelvik Konjesyon Sendromu için “PKS” kısaltmasını kullanacağım.
Pelvik Konjesyon Sendromu Nedir?
Pelvik Konjesyon Sendromu, gövdenin alt kısmında uzun süreli ağrı ile kendini gösteren kronik bir hastalıktır. Pelvik Tıkanıklık Sendromu olarak ta çevrilen bu hastalık halk arasında rahim varisi diye bilinir. Pelviste bulunan kan damarlarının tıkanması ve bu bölgede fazlaca kan birikmesi mekanizması ile oluşur.
Pelvis gövdenin alt tarafında bulunan bir yapıdır. Farklı organ ve sistemlerle iç içedir. Üreme sistemi, üriner sistem ve sinidirim sistemi ile ilişkilidir. Vücudumuzun alt tarafını destekler. Hemen hemen kişinin vücut ağırlığının yarısını taşımaktadır. Toplumda görülme sıklığı hakkında kesin bilgiler veremeyeceğim ancak uzun süreli karın ağrısı şikayeti ile gelen her 10 hastadan 1 tanesi pelvik tıkanıklık ile ilişkilidir. Diğer bilinen adlarını sıralayacak olursak :
- Kronik venöz pelvik konjesyon sendromu
- Kronik venöz pelvik tıkanıklık sendromu
- Taylor Sendromu
- Genital bölge varisleri
- Rahim varisleri
Pelvis Konjesyon Sendromu Nedenleri
En temel PKS nedeni pelvis damarlarında ( retroaortik sağ ve sol renal ven ) tıkanma ve dilatasyon olması durumudur. Diğer durumlar ise şunlardır:
- İki veya daha fazla sayıda doğum öyküsü olması
- Hormon seviyelerinin anormal derecelerde artması
- Bacak damarlarında tıkanma veya derin ven trombozu öyküsü varlığı
- Polikistik over varlığı
- Hormonla dengesizlikler ve bir takım işlev bozuklukları
- Pelvis bölgesinde doğuştan anatomik olarak küçüklük olması
- Herhangi bir nedenle rahim damarlarının genişlemesi
Rahim Varisi Risk Faktörleri
- 40 yaş altında ve doğurganlık dönemindeki kadınlar
- 2 veya daha fazla sayıda gebelik öyküsü bıulunması
- Polikistik Over Sendromu varlığı
En sık olarak menopoz öncesi dönemde bulunan kadınlar etkilenir. Menopoz döenminde olan kadınlarda sendrom bildirilmemiştir. ABD istatistiklerine bakıldığında her 10 jinekolojik başvurunun sadece 3 tanesi kronik pelvik bölge ağrısı şikayeti ile başvurmaktadır. [2]Diagnosis and treatment of the pelvic congestion syndrome – PubMed (nih.gov)
Pelvik Konjesyon Sendromu Belirtileri
Pelvik bölgede yukarıda anlattığım tarzda tıkanmalar neticesinde kişilerde bir takım semptomlar ortaya çıkacaktır.
- Gövde bölgesinde ortaya çıkan zonklayan tarzda bir ağrı (kronik pelvik ağrı olarak ta bilinir.)
- Bel ağrısı
- Anormal düzeylerde vajinal kanamalar ( Adet dönemleri sorunlu geçer.)
- Kolayca yorulma ve halsizlik durumu
- İrritabl mesane
- Cinsel ilişki sırasında ağrı
- Ruh halinde bozukluk ya da depresyon da görülebilir.
Pelvik Tıkanıklık Sendromu Tanısı
Karakteristik özellikte pelvik bölge değişiklikleri anlamlıdır. Ultrason, BT, MR, venografi ve laparoskopi tanıya giden yolda oldukça yardımcıdır.
Pelvik Tıkanıklık Sendromu Komplikasyonları
Zamanında müdahale edilmeyen veya tedavi edilmeyen hastalarda bir takım komplikasyonlar görülebilir. Bunlar:
- Olası kemik kırıkları ve çıkıkları
- Ven tıkanıklıkları
- Dolaşım sisteminin bozulması
- Pelvik bölgede geçmeyen şiddetli ağrı
Pelvik konjesyon sendromu tanısı ise muayeneye ek olarak bilgisayarlı tomografi, ultrason, transvajinal ultrasongrafi gibi ileri görüntüleme yöntemleri ile kolayca konulabilir.
Pelvik Konjesyon Sendromunun Tedavisi
Pelvik konjesyon sendromu tedavisi farmakolojik ve cerrahi olarak 2 şekilde yapılmaktadır. Farmakolojik yani ilaçla yapılan tedavileri inceleyecek olursak:
- Psikoterapi ilaçları
- Hormonal terapiler
- Non steroid anti inflamatuar ilaçlar gibi yöntemlere başvurulur.
Cerrahi olarak ise ven embolizasyonu, skleroterapi ve laparoskopik tedaviler uygulanabilir.
Pelvik Konjesyon : Embolizasyon Tedavisi
Genellikle uygulanan tedavi embolizasyon işlemidir. Dilatasyona uğramış damarların anjigrafik yöntemlerle tespit edilip genişlemenin ortadan kaldırılması amaçlanır. 10 hastanın 6-7 tanesinde embolizasyon işlemi sonrasında belirtiler azalmaya başlar. Genel anestezi gerektirmeden, bir ameliyata göre daha kolay yapılabilen bu işlem komplikasyonlarının az olması nedeniyle birçok hastada uygulanır.
Merak ettiklerinizi ve eklemek istediklerinizi konu altındaki yorum bölümüne yazabilirsiniz. Cevap vermekten mutluluk duyacağım.